Sevgili Okurlarım,
Bugünkü sohbetimizde yine farklı konulara değinmek istiyorum.
Haber kanallarını izlemek, insanın içinden gelmiyor.
Gündüz kuşakları onlardan bile beter; Türk aile yapısını bozmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Allah sizleri ıslah etsin.
Güzelim ülkemizi ne hale getirdiler.
Yolsuzluklar, rüşvetler, liyakatsiz insanların baş tacı edilip hak etmedikleri yerlere getirilmesi, gençlerimizin kaygıları…
Daha birçok konu var böyle.
Sayın İçişleri Bakanı'na buradan ayrıca çok teşekkür ediyorum. Allah yolunu ve bahtını açık etsin, tam bir devlet adamı ve aile babası.
Göreve geldiği günden beri ülkenin damarlarını temizlemeye çalışıyor.
Meğer bizim ülkemiz neymiş böyle? Mafyalar, baronlar, işadamı kılığındaki hainler...
Nasıl temizlenecek bu ülke?
Bir vatan sevdalısı olarak çok üzülüyorum.
Kanla, canla alınan topraklarda bu hainler mi cirit atacak?
Para hırsıyla gözü dönmüş bu hainler, gençlerimizi ne hale getirdi?
Gençler geleceğinden umutsuz.
Onlara ne verebildik ki, onlardan yüksek başarılar bekliyoruz?
Sosyal devlet anlayışı nerede?
Bu gençlerimizi neden koruyamıyoruz?
Bu hainlerin çocukları yok mu?
Nasıl onların yüzüne bakabiliyorlar?
İnsan, gece başını yastığa koyduğunda huzur içinde uyuyabiliyorsa ne mutlu ona. Genç bedenler ne hallere geldi, hiç mi vicdanları sızlamıyor?
Bir gün ilahi adaletin önüne çıkacaklarını hiç mi düşünmüyorlar?
Çok açık ki, gençlerini sevmeyen ve onlara sahip çıkmayan bir ülkeyiz.
Türk gençleri, eski Türkiye’nin sıkışmışlığında kalmış durumdalar.
Umutsuzlar, mutsuzlar ve geleceğe son derece endişeyle bakıyorlar.
Ne ekersek onu biçiyoruz.
2024 Türkiye’sinde gençlerimiz genel olarak mutlu mu, mutsuz mu?
Gençlerin işsizlik, değersizlik, belirsizlik gibi unsurlardan kaynaklanan kaygılarının ve güven ihtiyaçlarının arttığını düşünüyorum.
İş güvencesi endişesi nedeniyle kamuda çalışma talebi önceki yıllara göre artmış.
Gençler, kendilerini güvence altına almak için devlete kapağı atmak istiyorlar.
Evet, bir gencin sabah onu uyandıran bir amaca ihtiyacı var.
Bu amaca ulaşmak için mücadele verirken, ülkenin tüm kurumlarının ve yasalarının onu güvence altına aldığını bilmeye ihtiyacı var.
Emeğin gücüne ve değerine inanmak gerekiyor.
Ancak şu anki durumda en iyi şey, vasata razı olmak.
Şu anda da durum bu.
Karar vericilerin ve yasa koyucuların bu meseleyi ne kadar ciddiye aldıkları önemli.
Eğitim politikaları oluştururken siyasi fayda gözetmeyi bırakmalıyız.
Eğitim, üniversitede değil, okul öncesinde başlar.
Eğitimin niteliğine odaklanmalıyız. Okul sayısıyla değil, çağın gerektirdiği yetkinliklerle övünmeliyiz.
Bizim eğitimde reforma hava gibi, su gibi ihtiyacımız var!
Gençlere göre başarının şartı artık 'adamcılık'. Ülkede bazı televizyonculara, futbolculara, şarkıcılara kurumlardan daha fazla güveniliyor.
Sırtı sağlam değilse, kilit yerlerde tanıdıkları yoksa, ailesi zengin değilse, gençler bileğinin hakkıyla bir şey elde edemeyeceğini düşünüyor.
"Adamın varsa, sırtın yere gelmez" düşüncesi yaygın hale geldi.
Emeğin gücüne inancını yitiren bir gençlik yetişiyor.
"Diplomalı işsizlik" diye bir kavram hayatımıza yerleşti. Şu anda Türkiye’de bir milyona yakın üniversite mezunu genç işsiz var.
Hem diplomalı işsizlik artıyor hem de şirketlerde yetenek kıtlığı var. Çok sayıda üniversitemiz var ama aradığımız yetkinlikte gençlere ulaşamıyoruz.
Sözlerimi, para hırsıyla gözleri dönmüş insanlara hitaben bir kıssa ile bitirmek istiyorum:
Bir adam vefat etmeden önce oğlunu yanına çağırır ve ona iki vasiyette bulunur. Birincisi, öldüğünde ayağına bir çift çorap giydirmesini ister.
İkincisi olarak da bir zarf verir ve "Ben öldükten sonra açıp okursun" der. Adam vefat eder, yıkanır, kefenlenir.
Oğlu, imama babasının vasiyetini iletir ama imam, dini gereklilikleri hatırlatarak vasiyeti yerine getiremeyeceklerini söyler. Oğlu ısrar etse de başarılı olamaz.
Sonra zarfı açar ve babasının şu sözleriyle karşılaşır:
"Gördün mü oğlum, onca mal varlığına rağmen ayağıma bir çift çorap bile giydiremedin. Yani hiçbir şey götüremedik."
Allah malın da evladın da ölümün de hayırlısını versin.
Güvenme güzelliğine, bir sivilce yeter; güvenme malına, bir kıvılcım yeter.
Para hırsıyla gençlerimize, yeşilimize, sahillerimize zarar verenlere, insanlıktan çıkanlara duyurulur.
Sevgili kardeşim Ender Bey’e de çok geçmiş olsun dileklerimle acil şifalar diliyorum.
Toplumun yararına olan her konuda yazmaya devam edeceğim.
Diyorum ki:
Kırmızısına, beyazına
Asarcık ile Kavak’a
Kurban olurum güzel ilim Samsunuma.
Samsunspor’a Fenerbahçe maçında başarılar diliyorum.
Ne mutlu Türk'üm diyene!
Kalın sağlıcakla, dostlar.