18 Aralık’ta gala gösterimi yapılan ve izleyiciden tam not alan film, güçlü oyuncu kadrosu ve dokunaklı hikâyesiyle dikkat çekiyor.
Sadık’ın Pişmanlıklarla Örülü Hikâyesi
“Akıldan Kalbe,” 60’lı yaşlarında, İstanbul’un değişen bir mahallesinde yalnız yaşayan Sadık’ın hikâyesini konu alıyor. Sadık, yıllar önce yaptığı hataların ağırlığıyla ailesini kaybetmiş ve yalnız bir yaşamı tercih etmiştir. Ancak yeni komşuları Lale ve kızı Defne’nin hayatına girmesiyle her şey değişir.Sadık, başta yeni düzenine direnç gösterse de, Lale’nin sıcak yaklaşımı ve Defne’nin samimiyeti, onu yalnızlığını sorgulamaya iter. Film, Sadık’ın yalnızlığını aşma ve geçmişin yükleriyle yüzleşme sürecinde, ailesinden kopuşunun derin sebeplerini ortaya koyuyor.Aile Bağlarının İyileştirici Gücü
Film, sadece bireysel bir hikâye anlatmakla kalmıyor; aile bağlarının bireyin hayatındaki önemine vurgu yapıyor. Yapımcılar, filmin aile kurumunun toplum üzerindeki yadsınamaz etkisine dikkat çektiğini belirtiyor. Sadık’ın geçmişte yaptığı hataları telafi etme çabası, izleyiciyi sevgi, affetme ve fedakârlık temaları üzerine düşündürüyor.Yapımcıların filmle ilgili görüşü şöyle:“Sadık’ın hikâyesi, aile bağlarının iyileştirici gücünü hatırlatmayı amaçlıyor. Ailesizlik bir kırılma yaratabilir; ancak bu kırılmalar, yine aile içinde iyileştirilebilir. Film, izleyiciyi kendi aile ilişkilerini yeniden sorgulamaya davet ediyor.”
Güçlü Bir Kadro, Etkileyici Performanslar
Başrollerini Hande Soral, Batuhan Bayar, Şenay Gürler ve Kerem Alışık’ın paylaştığı filmde, oyuncuların performansları öne çıkıyor. Sadık’ın yalnızlıkla mücadelesi, Lale’nin şefkati ve Defne’nin kararlı tutumu, izleyiciyi derinden etkiliyor.Hikâyenin Kalbindeki Sorular
“Akıldan Kalbe,” izleyicisine şu temel soruları soruyor:- Aileniz için neleri göze alabilirsiniz?
- Hangi fedakârlıklar aileyi bir arada tutar?
- Aile üyeleri arasındaki kırgınlıklar iyileştirilebilir mi?
“Pişmanlık Bir Yüzleşme Çağrısıdır”
Sadık’ın geçmişle yüzleşmesi ve hatalarını telafi etme çabası, filmin ana temasını oluşturuyor. Yönetmen, pişmanlığın sevgi ve eylemle iyileştirilebileceğini vurgularken şu mesajı veriyor:“Hataların telafisi, onları silmek değil, üstüne iyileştirici bir hikâye yazmaktır.”