Türkiye'nin deniz yetki alanlarındaki adımları, Yunanistan'ın Ege ve Doğu Akdeniz'de hukuk dışı kıta sahanlığı iddialarına geçit vermiyor.
ANKARA – Türkiye, Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuka uygun şekilde yürüttüğü deniz yetki alanı politikaları ve sismik araştırmalarıyla, Yunanistan’ın Ege’deki küçük ada parçaları üzerinden geniş kıta sahanlığı iddialarını etkisiz hale getiriyor. Yunanistan’ın son olarak Oruç Reis gemisinin faaliyetlerini hedef alan açıklamaları, uluslararası hukuk çerçevesinde karşılık bulmadı.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın, Türkiye’nin kendi kıta sahanlığı içinde yürüttüğü sismik araştırmaları "egemenlik hakkı ihlali" olarak nitelendirmesi, Meis Adası gibi küçük ve Türkiye’ye yakın adalar üzerinden deniz yetki alanı yaratma iddialarını yeniden gündeme taşıdı.
Türkiye’nin Navtex’i Uluslararası Hukuka Dayanıyor
Türkiye, Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’nin faaliyetlerini bir NAVTEX duyurusuyla kamuoyuna bildirirken, geminin faaliyet sahasının hem Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e bildirdiği kıta sahanlığı sınırları hem de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) 2012 yılında verilen ruhsat sahaları içinde olduğunu vurguladı.
Daha önce aynı bölgede Barbaros Hayreddin Paşa gemisinin de araştırmalar yürüttüğünü hatırlatan Türk yetkililer, Yunanistan’ın iddialarının hukuk zemini olmadığını belirtti.
“Meis’in Kıta Sahanlığı Yaratması Hakkaniyete Aykırı”
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Karan, Meis Adası gibi Türkiye’ye yakın ve Yunanistan ana karasından uzak adalara uluslararası hukukta kıta sahanlığı tanınmadığını belirtti.
Karan, “Toplam yüzölçümü 12 kilometreden küçük olan ve Türkiye’ye yalnızca 2 kilometre mesafede bulunan Meis Adası’na 40 bin kilometrekarelik bir deniz yetki alanı tanımak hakkaniyete aykırıdır” dedi.
Yunanistan’ın Stratejisi Hukuki Karşılık Bulmuyor
Uluslararası hukukta kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırmalarında adalara her zaman ana karalarla eşit etki verilmediğini belirten uzmanlar, Yunanistan’ın Meis gibi küçük adalara dayanarak deniz yetki alanı oluşturma çabasının uluslararası arenada geçerli kabul edilmediğine dikkat çekiyor.
Yunanistan’ın uzaklık ilkesine dayanan kıta sahanlığı iddiaları, Uluslararası Adalet Divanı’nın Romanya-Ukrayna arasında görülen Yılan Adası davasında olduğu gibi benzer örneklerde de geçerlilik kazanmadı.